Sayfalar

13 Aralık 2011 Salı

Çocuklar İşlerini Neden Sonraya Bırakırlar?




Çocuklarımızın yaptıkları ya da yamadıkları bir şeyden dolayı acı çekmeleri bizi üzer. Samuel’in kızı üzerine giymediğinde, kendisi hazırlanmayı bırakır onu giydirir ve kendisine zaman ayırmadan gergin bir şekilde evden çıkarlar. Kızı da yaptığın sonucuna katlanmamış olur böylece. Şimdi şöyle düşünebilir “Hmm giyinmeyi ertelediğimde zaman biri gelip yardımıma yetişecek ve beklide benim yapabileceğimden daha kolay beni giydirecek.

Samuel bu davranışı ş arkadaşlarından birinden tanıyor. Arkadaşı her şeyi son dakikasına bırakıyor, sonra da büroda dört dönüp ona yardım etmeleri için yalvarıyor.

Pek çok anne-baba bunu yapar; bu çok masumca bir davranış gibi gözükmesine rağmen ertelemenin ne kadar iyi olduğunu çocuklarımıza gösteren büyük bir derstir. Evet bazen siz de bir şeylerin hatırlatılmasından ve yapılmasının istemesinden, hatta başınızda dırdır edilmesinden, o işi tek başınıza yapıyor olmaktan bıkmıyor musunuz?

Çocuklar işlerini geciktirdikleri için sadece biraz sinirleniyorsak ve katlanmak zorunda oldukları şey sadece bununla kalıyorsa o zaman onların yerine işleri yapın; böylece daha özgür olacaklar, olgunlaşamayacak ve görevlerini yapabilen insanlar olabilmeleri için gerekli sorumluluk bilincine gelemeyeceklerdir.

Çocuklarımızın büyümek için bizim yardımımıza ihtiyaçları yoktur, ama olgunlaşabilmek için bizim rehberliğimize ihtiyaçları vardır.





En Büyük Miras




Başarılı olmalarını istiyorsanız,
nasıl çuvallanacağını,
mutlu olmalarını istiyorsanız,
nasıl üzüleceğini gösterin.

Sağlığın önemini vurgulamak için,
hastaları gösterin.

25 Kasım 2011 Cuma

Çocuklarımızı El Bebek, Gül Bebek Yapmak!




Duygusal Zeka Neden IQ’dan Daha Önemli? Adlı kitabına Daniel Goleman, doğuştan ve biyolojik olarak sıkılgan olan çocuklar üzerine Jerome Kagan’ın yaptığı araştırmayı alıntılamış. Çocuklarını can sıkıcı tecrübeler yaşamaktan koruyan anneler, büyüdükçe başı korku ile belaya giren çocuklar yetişmesine sebep oluyorlar. Çocuklarını sürekli ve yavaş yavaş dünya ile iletişim halinde olmaya eşvik eden anneler daha cesur çocuklar yetiştiriyorlar. Bu sonuç, çocukların hayatın zorluklarından korunması gerektiğine inanan pek çok ebeveynin düşüncesi ile çelişiyor. Aksine, anne,babaları korkularını yenmesi için onları cesaretlendirildiklerinde biyolojik olarak korkak olan çocuklar bile çok daha iyi sonuçlar elde edebiliyor.

19 Kasım 2011 Cumartesi

Çocuklar Sizin Çocuklarınız Değil



Çocuklar sizin çocuklarınız değil,
Onlar kendi yolunu izleyen Hayat ın oğulları ve kızları.
Sizin aracılığınızla geldiler ama sizden gelmediler ve sizinle birlikte olsalar da,
sizin değiller.
Onlara sevginizi verebilirsiniz, düşüncelerinizi değil.
Çünkü onların da kendi düşünceleri vardır
Bedenlerini tutabilirsiniz, ruhlarını değil.
Çünkü ruhlar yarındadır.
Siz ise yarını düşlerinizde bile göremezsiniz.   
Siz onlar gibi olmaya çalışabilirsiniz ama sakın onları kendiniz gibi olmaya
zorlamayın.
Çünkü hayat geriye dönmez,
dünle de bir alışverişi yoktur.
Siz yaysınız, çocuklarınız ise sizden çok
ilerilere atılmış oklar.
Okçu, sonsuzluk yolundaki hedefi görür.
ve  o yüce gücü ile yayı eğerek ,
okun uzaklara uçmasını sağlar.
Okçunun önünde kıvançla eğilin.
Çünkü okçu, uzaklara giden oku sevdiği kadar,
Başını dimdik tutarak kalan yayı da sever 

                                                                       Halil Gibran

Siz De İyimser Olabilirsiniz...




Açıklama tarzının yetişkinlerin yaşamları üzerindeki etkisi çok büyüktür. Gündelik aksaklıklara tepki olarak depresyon doğurabileceği gibi, büyük bir felaket karşısında esneklik sağlayabilir. Bir insanı yaşamın zevklerine karşı duyarsızlaştırabilir ya da bireyin doya doya yaşamasını sağlayabilir. Kişiyi hedeflerini gerçekleştirmekten alıkoyabilir ya da hedeflerin üzerine çıkması için ona yardımcı olabilir. Diğer insanların onu algılayışını etkileyerek, söz konusu kişinin lehinde ya da aleyhinde çalışmalarına neden olabilir.. Dahası açıklama tarzı insanların bedensel sağlığını etkiler.


Çocukların antenleri, anne-babalarının, özellikle de annelerinin duygusal açıdan yüklü olayların nedenleri konusundaki konuşma tarzlarına sürekli açıktır. Küçük çocukların ilk ve en sık sordukları sorulardan birinin “NEDEN” olması rastlantı değildir. Büyümekle ile ilgili birinci görev, çevredeki dünya, özellikle de toplumsal dünyayla ilgili açıklamalar toplamaktır. Anne ve babaların sabrı tükenip de sonu gelmeyen “Neden?” sorularını yanıtlamayı bırakmalarının ardından, çocuklar aradıkları yanıtları başka biçimde alırlar. Siz kendiliğinizden olaylara açıklama getirirken- ki konuşurken bunu ortalama dakikada bir kez yaparsınız- can kulağı ile sizi dinlerler. Özellikle ters giden bir şeyler olduğunda, yaptığınız açıklamalardaki her bir sözcüğe dikkat ederler. Söylediğiniz şeylerin ayrıntılarını dinlemekle kalmaz, biçimsel özelliklerine de bakarlar. Aktardığınız neden kalıcı mı, geçici mi, özgül mü, yaygın mı, sizin suçunuz mu, bir başkasının suçu mu?

Çocukken annenizin dünya konusunda sizinle konuşma biçiminin, açıklama tarzınız üzerinde belirgin bir etkisi oldu. Bunu yüz çocuğa ve anne babalarına açıklama tarzı anketleri uygulayıp bulduk. Annelerin iyimserlik düzeyiyle çocuklarınki birbirine çok yakındı. Bu erkek hem de kız çocuklar için geçerliydi. Bizi şaşırtan bir bulgu, ne çocukların, ne de annelerin açıklama tarzının babanınkiyle hiçbir biçimde benzer olmamasıydı. Bu da bize, küçük çocukların kendilerine bakan birincil kişinin (genellikle annelerinin) nedenler konusunda söylediklerini dinlediklerini ve annelerinin tarzını benimsediklerini göstermektedir. 

ÖĞRENİLMİŞİYİMSERLİK
DR.MARTIN E.P. SELIGMAN

5 Kasım 2011 Cumartesi

Tanrım...


Tanrım, 
        Beni yavaşlat. 
        Aklımı sakinleştirerek kalbimi dinlendir... 
        Zamanın sonsuzluğunu göstererek bu telaşlı hızımı dengele... 
        Günün karmaşası içinde bana sonsuza kadar yaşayacak tepelerin
        sükunetini ver . 
        Sinirlerim ve kaşlarımdaki gerginliği, 
        belleğimde yaşayan akarsuların melodisiyle yıka, götür. 
        Uykunun o büyüleyici ve iyileştirici gücünü duymama yardımcı ol... 
        Anlık zevkleri yaşayabilme sanatını öğret; 
        bir çiceğe bakmak için yavaşlamayı, 
        güzel bir köpek ya da kediyi okşamak için durmayı, 
        güzel bir kitaptan birkaç satır okumayı, 
        balık avlayabilmeyi, hülyalara dalabilmeyi ögret... 
        Her gün bana kaplumbağa ve tavşanın masalını hatırlat. 
        Hatırlat ki yarışı her zaman hızlı koşanın bitirmediğini , 
        yaşamda hızı arttırmaktan çok daha önemli şeyler oldugunu bileyim...
 
        Heybetli meşe ağacının dallarından yukarıya doğru bakmamı sağla. 
        Bakıp göreyim ki, onun böyle güçlü ve büyük olması yavaş ve iyi 
        büyümesine bağlıdır... 
        Beni yavaşlat Tanrım ve köklerimi yaşam toprağının kalıcı
       değerlerine doğru göndermeme yardım et. 
        Yardım et ki, kaderimin yıldızlarına doğru daha olgun ve daha
        sağlıklı olarak yükseleyim. 
        Ve hepsinden önemlisi.... 
        Tanrım, 
        Bana değiştirebileceğim şeyleri değiştirmek için CESARET, 
        Değiştiremeyeceğim şeyleri kabul etmek için SABIR, 
        İkisi arasındaki farkı bilmek için AKIL ve 
        Beni aşkın körlüğünden ve yalanlarından koruyacak DOSTLAR ver... 
 
 
 
        ( HiTiTLERiN  M.Ö.2000 YILINDAKİ DUVAR YAZISINDAN ALINMIŞTIR. )

28 Ekim 2011 Cuma

Bir Çocuk İçin Hayat.




Aslında bir çocuk için hayat, dünyada neler olup bittiğini anlamaya, olmuş bitmişlerden bir anlam çıkartmaya çalışmakla geçer…

Bir çocuk ne ister? 

16 Ekim 2011 Pazar

Hayat Bir Çocuğa Nasıl Anlatılmalı?




Arkadaşımın kızı bir yaşına gelmişti, 'Sen eğitimcisin, neler öğretmem gerekiyor, bazen kendimi çok çaresiz hissediyorum' dedi. Sorusu kolaydı ama yanıtı zordu, akıl vermesi basitti ama uygulaması karmaşıktı, anlatmaya başladım: 
Annelik uzun zaman alan ve günün yirmi dört saati devam eden adı 'insan yetiştirmek' olan bir iş. Bir kere bilmelisin ki, zaman alacak. Neye zaman harcarsan onun karşılığını alırsın. İşine zaman harcarsan işinden, eşine zaman harcarsan eşinden, çocuğuna zaman ayırırsan da ondan karşılığını alırsın. Yapabiliyorsan gözyaşlarını tutmamasını öğret, acı çekmeden olgunlaşamayacağını... 

Kıskanmamayı öğret ona, arkadaşının başarısından mutlu olmayı, birlikte sevinçleri paylaşmayı, içinden 'neden ben değil de o?' demeden... 

Kazanmaktan mutluluk duyup içine sindirmeyi, ama aynı zamanda kaybetmeyi öğrenmesini. Çünkü bir adım sonrasında görünüşte galip olanları gösterecek hayat ona. Her şeyin bir sonu olduğunu öğret. Sahip olduğu bütün değerlerin bir gün keyif vermeyebileceğini, kazanılan ve harcananın bir sonu olduğunu. 

Gidilen yerlerin zamanla bıkkınlık verebileceğini, her şeyi tüketebileceğini, tüketemeyeceği tek şeyin bilgi olduğunu öğret. 
Kitaplardan keyif almasını. 
Ders çalışmak istemiyorsa zorlanmamasını, ama okumayı sevmesini öğret ona. Elbet er ya da geç alacaksın biliyorum, ama mümkün olduğunca geç al ona bilgisayarı. Ona kendisi ile kalacağı sakin zamanlar ver, sıkılmayı öğret ona, sıkılıpta kendini yönlendirmeyi bulmasını. 

Doğaya götür onu, hayvanlardan korkmaması gerektiğini öğret. Arıların bizi sokmasından çok, nasıl bal yaptığını anlat. Doğanın kendi içindeki gizemini bulmasına yardımcı ol, yağmurdan sonraki toprak kokusundan keyif almasını sağla. 
Soğuk kış gecesinde ateş yakmayı öğret, belki büyüdüğünde bir gece sevgilisine ateş yakar ve belki binlerce yıldızın altında birbirlerine sarılırlar, bunu öğretmemiş diğer sevgililerin aksine... 

Şartlar çok zor olsa da yalan söylememesi gerektiğini öğret ona.Kazandığı elli milyonun piyangodan çıkan beş yüz milyardan çok daha keyifli olduğunu öğret.Alın terine saygıyı öğret ona. 

Aşk acısı çekmenin hiç aşık olmamaktan daha güzel bir duygu olduğunu öğret.Kendi doğruları üzerinden kimsenin onu yargılamasına izin vermemesi gerektiğini öğret,başkalarını da kendi doğruları üzerinden yargılamamayı... 

Bunun başkalarını dinlememek olduğunu değil, söylenenleri kendi eleğinden geçirmesi gerektiğini öğret. 
Kendi fikirlerine inanmanın güzelliklerini anlat.Hayatı sorgulamayı öğret ona... 

Bilginin en büyük güç olduğunu öğret.Yapabilirse bunu en büyük fiyata satmasını, ama kalbini ve ruhunu kendisine saklaması gerektiğini öğret. Haklı olduğu konuda sonuna kadar diretmesini öğret ve haklıyken dik durmasını. 

Günün birinde yaptıkları değil yapmadıkları için pişmanlık duyabileceğini öğret. 

Basit yaşaması gerektiğini öğret ona, çay içmekten keyif almayı... 
'İstemiyorum', 'hayır' demeyi öğret ona, istediğinde ise 'istiyorum' demeyi. 

Sevdiğinde ise 'seni seviyorum' diyebilmeyi öğret ona. Bir kot pantolon ve tişörtle üniversiteyi bitirmeyi öğret ona. Temiz kokmasını... 

Sorgusuz sevmeyi... El yazısı ile notlar yazmayı... Lafı dolandırmamayı... Sevdiklerinin hiçbir zaman çantada keklik olmadığını, dostluğa yatırım yapması gerektiğini, kıymetini bilmeyenlerden uzaklaşmasını öğret ona. Müziği sevmesini, sporla barışık yaşamasını. 

İşlerin hiçbir zaman bitmediğini söyle ona, en yoğun zamanda bile kendine vakit ayırması gerektiğini öğret... Ama en çok da kendini sevmesini öğret... Kendini sevmezse kimsenin onu sevmeyeceğini... Kendine çiçek almazsa kimseden çiçek beklememesi gerektiğini... Kendine özenli yemekler yapıp sofralar kurmazsa kimsenin onun için yemek hazırlamayacağı nı... Hayatta her şeyden çok kendisinin önemli olduğunu öğret ona... 


Aylin Kotil, Cumhuriyet Gazetesi 

15 Ekim 2011 Cumartesi

Çocuğun Ağlamasına İzin Vermek



En başından itibaren çocuk ağlamak, kahkaha atmak  ister. Ağlamak onda derin bir ihtiyaçtır. Ağlayarak o, her gün katarsisten geçer.

Çocuğun pek çok engellenmişliği vardır. Bunun olması kaçınılmazdır ve bu bir gerekliliktir. Çocuk bir şey ister ama ne olduğunu söyleyemez, onu ifade edemez. Çocuk bir şey ister ama ne olduğunu söyleyemez, onu ifade edemez. Anne ve baba onu tatmin edebilecek durumda olmayabilir. Anne mevcut olmayabilir. Başka bir işle meşgul olabilir ve ona özen gösterilmemiş olabilir. Çocuk ağlamaya başlar. Anne onu ikna etmeye çalışır çünkü rahatsız olmuştur. Kimse onun ağlamasını istemez, ağlamak rahatsızlık vericidir; herkes onun dikkatini dağıtmaya çalışır ki bu sayede ağlamayabilir. Ona rüşvet veririz. Anne ona oyuncak verir, anne ona süt verebilir, onu teselli edebilir ya da dikkatini dağıtacak herhangi bir şey, ama o ağlamamalıdır.

Ancak ağlamak derin bir ihtiyaçtır. Eğer o ağlayabilirse ve ağlamasına izin verilirse yeniden tazelenecektir; engellenmişlik ağlayarak atılır. Aksi takdirde durdurulmuş bir ağlamayla engellenmişlik durdurulur. Artik o bunu üst üste yığmaya devam edecektir.Ve sen üst üste yığılmış bir ağlamasın. Artık psikologlar senin “bir ilk çığlığa” ihtiyacın olduğunu söylüyor. Şimdilerde Batı’da, senin bedenindeki tüm hücrelerinin de katıldığı bütünlükte bağırmana yardımcı olacak bir terapi geliştiriliyor. Tüm bedenin içinde bağırabileceğin kadar çılgıncasına bağırabilsen, birikmiş olan pek çok acı, pek çok eziyet özgürleşir.

OSHO

13 Ekim 2011 Perşembe

Anne sütü ve rakipleri




Anne sütü bebekler için en doğal ve üstün bir besindir. Anne sütünün anneye hiçbir zararlı yanı olmadığı gibi birçok yararları vardır. Maalesef yurdumuzda meme veren anneyi bu işten soğutmak için ellerinden geleni yapanlar vardır. Bilhassa uydurulmuş pek çok hurafe annenin yeterli meme vermesini önler.;
UNICEF,  WHO  ve UNESCO’nun müşterek yayınladıkları “Facts for Life”  kitabının 16-17. sayfalarında anne sütü ile ilgili 5 madde yazılmıştır.

1- Hayatın ilk 4 ile 6 aylık döneminde tek başına anne sütü en yararlı besindir.
2- Bebekler, doğumdan sonra mümkün olan en kısa zamanda emzirilmeye başlanmalıdır. Gerçekte her anne emzirebilir.
3- Bebeğin ihtiyacı olan yeterli sütün temini için sık emzirilmesi gereklidir.
4- Biberonla beslenme ciddi hastalıklara ve ölümlere sebep olur.
5- Emzirme bebeğin 2. Yaşına, hatta mümkünse daha uzun süreli olmalıdır.
Aynı kitap, Nisan 1991 de memleketimizde Milli Eğitim Bakanlığı, UNICEF ve Sağlık bakanlığı ile müştereken “Sağlığa Ulaştıran Gerçekler” adı altında Türkçe basılmış fakat, amaçlananın tam tersi olacak şekilde tahrif edilmiş ve yalanlarla doldurulmuştur. Çok enteresandır ki, kitabın geri kalan kısımları tam tercüme edilmiştir.
ANNE SÜTÜNÜN FAYDALARI
Anne sütünün faydaları sadece anne ve bebekle kısıtlı değildir. Anne sütünün  faydalarına bir göz atarsak:

1- Bebek faydalanır, en uygun besini iyi sıcaklıkta alır.
2- Anne faydalanır. Meme kanserinden ruh sağlığına kadar pek çok hususta faydalıdır.
3- Baba faydalanır. Mama fiyatları bütçe için ciddi bir harcamadır.
4- Devlet faydalanır. Yıllık döviz giderimiz ne kadardır, tahmin edin!
5- Çevre faydalanır. Mama verildiğinde çevre kirliliği artar, zira temiz su israf edilir, ısı kaynakları israf edilir ve en mühimi çevreye deterjan ve kimyasal maddeler salınır.

Bu hususlar bilhassa gelişmekte olan imkanları kısıtlı ülkeler için çok önemlidir. Maalesef emzirme oranlarına bakıldığında, zengin ülkelere kıyasla fakir ülkelerde daha az anne sütü verildiği görülür. Birleşmiş Milletler (BM) teşkilatının çalışmalarında bunun sebepleri arasında mama üreticisi zengin ülkelerin baskıları ve zararlı reklamları ortaya çıkmıştır.

Bunun sonucunda BM “International Code of Marketing of Breastmilk  Substitudes” adı altında bir kanun hazırlamıştır. Türkçesi: “Anne sütüne Yakın Mamaların Pazarlanmasının  Beynelmilel Kanunu”.
BU KANUN 10 MADDEDEN İBARETTİR:
1- Halka yönelik hiçbir mama reklamı yapılamaz.
2- Annelere ücretsiz dahi olsa numune dağıtılamaz.
3- Hiçbir sağlık kuruluşunda ürün promosyonu yapılamaz, servislerde kullanılması için ücretsiz veya düşük ücretli mama verilemez.
4- Hiçbir firma yetkilisi annelerle görüşme yapamaz.
5- Sağlık personeline hiçbir hediye veya ürün verilemez.
6- Etiketlerde suni beslenmenin üstünlükleri diye hiçbir resim veya cümle kullanılamaz, bebek resimleri konamaz.
7- Sağlık personelinin bilgilendirilmesi ilmi ve gerçekçi olmalıdır.
8- Etiketlerde anne sütünün üstünlüğü anlatılmalı, ayrıca suni beslenmenin yan tesirleri, maliyeti ve zararları belirtilmelidir.
9- Bebekler için uygun olmayan şekerli kondense sütler tavsiye edilmemelidir.
10- Bebek maması imalatçıları ve dağıtımcıları bulundukları ülkelerde bu kanun uygulanmasa bile bu kanuna uyumlu çalışmalıdırlar.
Bu kanun çerçevesinde Türkiye ele alındığında, mama firmalarının en başıboş ve fütursuzca davrandıkları memleketlerin başında gelmektedir. Filipinler’de bu kanun uygulanmaya çalışıldığında Amerikan elçisi ve ticaret bakanı tarafından yoğun baskı uygulanmış,

ekonomik yaptırım uygulanması ile tehdit edilmiştir. Bu kanun için uğraşan bakanlık avukatı ve oğlu vurularak öldürülmüşlerdir. Bunların sonucunda Filipin mahkemesi 9. Ekim.2007’de bu kanunu yürürlükten kaldırmak zorunda kalmıştır. (Bakınız: Section on International Child Health. Sayfa 3-4)
SORULAR:1- Türkiye’nin, mamalar için yıllık döviz harcaması ne kadardır?
2- Türkiye’de bu kanun ne zaman uygulanacak?
3- Türkiye’nin bebek nüfusu, Belçika ve Hollanda’nın toplam nüfuslarından fazla olduğu halde neden Türkiye’de mama firmaları fabrika açmamakta ısrar ediyorlar. En son Polonya ve Portekiz’de açtılar. Şu anda bazı mamalar bu ülkelerden gelmektedir.
4- Mama firmalarının Türkiye’deki yıllık reklam harcamaları ne kadardır. Bazı sağlık kuruluşları ve çalışanlarına sağlanan imkanlarda vergilendirme yapılmakta mıdır?

Kaynak; http://www.anneoluncaanladim.com/yazarlar/21/kadir-tugcu/424/anne-sutu-ve-rakipleri

15 Soruda Anne Sütünün Önemi


1-7 Ekim Emzirme Haftasında Acıbadem Bakırköy Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. İbrahim Çelik, anne sütü ile ilgili merak edilen tüm sorulara açıklık getirdi.
·         Bebeğin doğar doğmaz emzirilmesinin ne gibi faydaları vardır?
                    Bebek doğar doğmaz emzirilmelidir. İlk sütün bebeğin bağırsak florasının oluşumu üzerinde büyük katkısı vardır. Ancak esas faydası süt üretimini artırmasıdır. Ayrıca emzirme sırasında salgılanan hormonlar rahim duvarının kasılmasını tetikler. Bu sayede de plasentanın ayrılması daha kolay olur ve rahim kanaması ihtimali en aza iner. Yani ilk sütün sadece bebeğe değil aynı zamanda anneye de faydası vardır.
·         Sezaryen doğumda bebeğin annenin yanına gelmesi gecikiyor mu?
                      Normal doğumlarda bebek doğduktan hemen sonra anne memesine konulmalıdır. Sezaryen doğumlarda, eğer anne epidural anestezi altındaysa göbek bağı kesildikten ve bebek kurulandıktan sonra solunum dolaşım parameteleri istikrarlıysa operasyon devam ederken bile anne emzirebilir. Genel anestezi altındaki sezaryen doğumlarda bile bebeğin annenin göğsüne 3-5 dakika dokundurulması sütün erken gelmesini sağlayabilir. Yani istenildiği takdirde sezaryen doğumlarda da bebekle anne hiç vakit kaybetmeden bir araya getirilebilir.
·         Yeni doğan bebeğe şekerli su vermek gerekli midir?
                        Hayır. Yeni doğan bebeğin ilk ve tek gıdası anne sütüdür. Anne sütünün olmadığı istisnai durumlarda ise formül sütler verilebilir.
·         Kesilen anne sütü yeniden gelmeye başlayabilir mi?
              .Kısa süreli ani süt kesilmelerinde eğer anne emzirmede ısrar ederse süt yeniden gelmeye başlar.
·         Anne sütü doğumdan ne kadar süre sonra artar?
                 Genellikle doğumdan 3 gün sonra anne sütü bebeğin ihtiyacını tam olarak karşılayacak düzeye gelir. 3 haftadan sonra ise maksimum düzeye çıkar.

·         Sütün bebeğe yeterli gelip gelmediği nasıl anlaşılır?
                    Sütün bebeğe yeterli gelip gelmediğine doktor karar vermelidir. Sütün yetmemesinin en belirgin işareti bebeğin yetersiz kilo almasıdır. Bebek alt sınır olarak ayda 500 gram ve üzerinde kilo alıyorsa, sütün yettiği düşünülür. Bu durumda annelerin ilk 6 ay emzirmeyi bırakmaması gerekir.
·         Sütü artırmak için hangi gıdaların tüketilmesi gerekir?
                  Süt verimini etkileyen bir çok faktör vardır. Ancak sütü doğrudan artıran mucizevi bir gıda ya da içecek yoktur. Annenin temel beslenme dengesini gözetecek şekilde standart olarak beslenmesi önemlidir.
·         Sıvı alımı anne sütünü artırır mı?
                     Emziren annelere bol bol sıvı almaları önerilir. Ancak sıvı alımı sütün artması için değil, annenin kendi sağlığı için önemlidir. Emzirme sırasında günde 1- 1.5 litre sıvı kaybına uğrayan annenin bu açığı bol su içerek kapatması gerekir.
·         Annenin aldığı gıdalar sütün içeriğini değiştirir mi?
                       Annenin çok yemek yemesi sütün protein ve enerji içeriğini fazla değiştirmez. Sadece özellikle Omega 3 yönünden zengin beslenme ya da Omega 3 takviyesi, sütü bu açıdan zenginleştirir. Öte yandan annenin yediği soğan ve sarımsak gibi kokulu gıdalar sütün kokusunu değiştirip, bebeğin memeyi itmesine neden olabilir.
·         Emzirirken sigara ve alkol tüketilebilir mi?
                    Emzirme döneminde sigara, alkol, kafeinli içecekler ve bazı ilaçlar kesinlikle alınmamalıdır. Çünkü bu ürünlerdeki zararlı etkenler anne sütüyle birlikte bebeğe geçebilir.
·         Süt verimin etkileyen etkenler nelerdir?
                  Süt verimini etkileyen 3 önemli faktör vardır:
                   - Genetik yapı: Bazı anneler bu konuda doğuştan şanslıdır. Bu kadınların süt verimleri çok iyidir.
                    - Annenin psikososyal durumu: Anne ne kadar rahat bir yapıya sahipse sütü de o kadar fazla olur. Kaygılı, stresli, takıntılı ve mükemmeliyetçi annelerde süt verimi düşüktür. Ayrıca annenin iyi dinlenip düzenli uyuması süt verimini artıran önemli bir etkendir. İş hayatının yorgunluğu ve stresli ortamı, aile içi sorunlar, annenin geçirdiği hastalıklar, ağrı ve  sancılar süt verimini olumsuz etkiler.
                   - Emzirme tekniğine bağlı hatalar: Emzirmeye geç başlamak, formül mamaya ve ek besine erken geçmek, bebeğe biberon ya da yalancı emzik vermek, bebeği memeye yanlış yerleştirmek, bebeğin meme başını doğru kavramaması, gece emzirmemek, 5-6 saatten uzun süre emzirmemek verimi düşürür.
·         Tatlı yemek sütü artırır mı?
Tatlı yemek sütü artırmaz. Sadece annenin kilosunu artırır.
·         Bebeğin kaç yaşına kadar anne sütü alması gerekir?
Bebek, ilk 6 ay mutlaka, 1 yaşına kadar kesinlikle, 2 yaşına kadar tercihen, 3 yaşına kadar da keyfe keder emzirilebilir. Anne sütü her yaşta faydalıdır. Her şeyden önce süttür. İlk 6 ay tek başına yeterlidir. 6 ay 1 yaş arasında  ek besinlerle birlikte verildiğinde, bir yaşından sonra da bebeğin günlük süt ihtiyacını en doğru bileşimde karşılayan bir besin olarak yararlıdır. Mükemmel bir besin olmanın yanında bağışıklık sistemi üzerine de her yaşta çok büyük faydaları vardır.
·         Formül mamayla beslenen bebekler ne gibi sağlık sorunlarıyla karşı karşıya kalabilir?
Mamayla beslenen çocukların obezite, bağırsak, ortakulak, üriner sistem ve üst solunum yolu enfeksiyonlarıyla, alerjik hastalıklara (egzama, astım, bronşit) yakalanma riski, anne sütüyle beslenenlere göre daha yüksektir.
·         Emzirmenin anneye ne gibi faydaları vardır?
Emzirme, doğum sırasında ve sonrasında annenin kendini daha kolay toplamasını sağlar. Emziren kadın, annelik duygusunu daha yoğun yaşar ve lohusalık depresyonunu daha kolay üstünden atar. Ayrıca emzirmek, meme kanserine yakalanma riskini düşürür ve osteoporozdan korur.

Anne Sütüne Dair Notlar


OKUMAYA BAŞLAMADAN ÖNCE İSTATİSTİKİ BİLGİ;

"Türkiyede son yıllarda Sağlık Bakanlığı, hastaneler ve bazı derneklerin yaptığı çalışmalarla anneler emzirmeye yönlendirildi. 4-5 yıl öncesine kadar Türkiyede ilk 6 ay sadece anne sütü alan bebeklerin oranı yaklaşık yüzde 5 civarındaydı. Yapılan çalışmalarla bu oran yüzde 30a ancak yaklaştı. Halen yeni doğan bebeklerin yaklaşık yüzde 70i ilk 6 ay sadece anne sütü almıyor. İngiltere gibi gelişmiş Avrupa ülkelerinde 0-6 ay sadece anne sütüyle beslenme oranı ise yüzde 80nin üzerinde. Bu ülkeler halen oranı artırmak için büyük çaba harcıyor. Gelmişmiş ülkeler sağlıklı toplumu oluşturmak için insanı doğduğu andan itibaren ele alıyor"

SÜT YAPIMI NASIL BAŞLAR?

Memedeki süt yapımını sağlayan madde annenin beyninden salgılanan prolaktin adlı bir hormondur. Gebeliğin sonlanması ile vücuttaki gebelik hormonları azalır ve prolaktin salgılayan bezler uyarılır. Prolaktin salgısı doğumdan sonra bazı annelerde hemen bazılarında 4 gün içinde artmaya başlar.

Kan damarları, memede süt yapımı için gereken maddeleri süt hücrelerine taşır. Prolaktin etkisiyle memeler sütle dolar. Bu sürede memede kan damarları daha çok kan taşır ve memeler sıcak ve sert olur. Süt akmaya başlayınca ve bebek emmeyi öğrendikçe memedeki gerginlik azalır, anne de rahatlar.

ANNE SÜTÜNÜN GÖRÜNÜMÜ NASILDIR?

İlk sütün sarımtırak renkte olmasına karşın olgun süt , beyaz ve inek sütünden daha sulu görünümdedir, rengi mavimsi bile olabilir. Bebek büyüdükçe anne sütünün rengi değişir. Bunun nedeni bebek büyüdükçe ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde sütün içeriğinin değişmesidir.

SÜT MEMEDEN NASIL AKAR?

Süt yapılır yapılmaz memeden dışarı salınmaz, süt akması için bebeğin emmesi gerekmektedir. Bebeğin etkin emmesi için memeye iyi yerleştirilmesi ve memeye iyi kavraması çok önemlidir. Bebek emerken, meme başındaki sinirlerden, başka uyarılarda çıkar ve bu uyarılarla annenin beyninin başka bir bölümünden oksitosin adlı bir diğer hormon salgılanır.
Oksitosin süt adacıklarının etrafındaki küçük kasları etkiler. Bu etki ile kaslar kasılır ve süt, süt adacıklarından meme başındaki kanallara taşınır. Bebeğin emmesi ile meme ucunda bulunan 10-15 delikten süt dışarıya akar. Her iki meme aynı anda çalışır. Bebek bir memeden emerken, diğer memeden süt damlayabilir.
Bebek emmeye başladığında, ilk önce meme başının hemen arkasında bulunan süt havuzundaki birikmiş sütü alır. Bu süt hemen tükenir. Süt akımının devamı için oksitosin salgısının uyarılması gereklidir.
Memede süt yapımı ve yapılan sütün meme ucuna ulaşması bebeğin her iki hormonun yapımını uyaracak kadar kuvvetli ve etkin emmesi ile gerçekleşir. Bunun için bebeğin sık aralıklarla ve uygun bir biçimde memeye yerleştirilmesi ve bebeğinde meme başını iyice kavraması gerekir.

EMZİRME SIRASINDA SÜT AKIMININ DEVAMLILIĞI NASIL SAĞLANIR?

Bazı annelerin sütleri bebek emmeye tutulur tutulmaz akmaya başlar. Emzirmeyi düşünmek bile beyni uyararak sütün akmasına neden olur.
• Kuvvetli emme ile annenin beynine uyarılar gider.
• Oksitosin salgılanarak memeye ulaşır ve süt akımı başlar.



Sonuç; Emzirme de en önemli etken; emzirmeyi istemektir.


SÜT YAPIMININ DEVAMLILIĞI NASIL SAĞLANIR ?

Emzirmede bebeğin ağzı annenin meme ucu çevresini sıkıştırır. Bu baskı ile uyarılan sinirler beyinde prolaktin yapımı ile ilgili görevli olan bölgeye uyarılar götürürler. Bu uyarılar prolaktin salgılanmasını başlatır. Ne kadar çok uyarı iletilirse o kadar çok prolaktin yapılır.
Bebeğin her emmesinde sinirler yoluyla gönderilen uyarılar annenin beynine iletilir. Beyinden prolaktin salgılanarak memeye kan yoluyla iletilir ve memede süt yapımı uyarılır.

Sonuç: Ne kadar çok emzirirseniz, o kadar çok sütünüz olur!

EMZİRMEYE NE ZAMAN BAŞLAMALISINIZ ?

Emzirmeye doğumda hemen sonra kendinize gelir gelmez başlamanız gerekir.
Doğumdan sonra ilk birkaç gün içerisinde gelen koyu süt bebeğe mutlaka verilmelidir.
Ağız sütü bebeğin büyümesine ve hastalıklara karşı koruyucu madde almasına yardımcı olur.
Doğumdan sonra 1-2 gün süt gelmese bile mamaya geçilmemeli, biberon verilmemeli, bebek emzirilmelidir. 
Bebek sık sık memeye tutulunca 3-4 gün sonra bile süt gelebilir. Yenidoğan ve sarılığı olan bebekte de emzirme sürdürülmelidir. Yalancı meme verilmemelidir.

BEBEĞİNİZİ NE SIKLIKLA BESLEMELİSİNİZ ?


• Emzirmeye zaman sınırı koymaya gerek yoktur. 


• Gelen süt miktarının artması için bebek sık sık emzirilmelidir.

• Bebek her ağladığında emzirilmelidir. 

• Yeni doğan bebekler genellikle günde 8-10 öğün emmek isterler. Öğün sayısı daha sonra giderek azalır. 

• Sık emzirme, bol süt gelmesini sağladığı gibi göğüslerin şişmesini ve acımasını da önler.

Bebeğinizin sağlığı ve mutluluğu için onu ilk 6 ay sadece anne sütü ile besleyiniz. 6 aydan sonra, bebeğiniz 2 yaşına gelene kadar uygun ek besinlerle birlikte, emzirmeye devam edebilirsiniz. Anne sütü bebek için gerekli tüm besinleri ve suyu yeterli miktarda içerir. Çok sıcak havalarda bile anne sütü bebeğinizin susuzluğunu giderir. Bebeğe su verilecek olursa, bebeğin midesi su ile dolacağından anne sütü almak istemeyecektir. Bunun sonucu olarak da bebek memeyi daha az emecek ve memede süt yapımı azalacaktır.


DAHA ÇOK EMZİRME =DAHA ÇOK UYARI =DAHA ÇOK SÜT


Kaynaklar;


http://www.baybul.com/cocuk-beslenmesi/728781-ulkemizde-emzirme-orani-hala-dusuk.html?langid=1
Acıbadem Hastanesi Yayınları



OYUN VE EĞLENCE



Çocuklar
kazanma-kaybetme kavramlarıyla
tanışmadan önce
eğlenmek için oynarlar.
Bir gün ansızın,
oyunda,
iş hayatında,
ve savaşta kazanmayı arzularlar.
Aşkta dahi kazanıp kaybetmekten söz ederler.

Oysa zaman,
oyunların eğlence,
iş hayatının
topluma yarar sağlamak için
olduğunu öğretir.
Savaşta kazanan taraf yoktur,
herkes kaybeder.
Aşkta ne kazanç ne de kayıp söz konusudur.
Aşk herkes için, her zaman mevcuttur
ve  sonsuza dek var olacaktır.

Eğlenmek amacıyla mı oynuyorsunuz?
Toplum yararına mı çalışıyorsunuz?
İnsanlar arasında
“dost” ve “düşman”
ayırımı yapıyor musunuz?
Severken seçici misiniz?
Yanıtlarınıza şöyle bir bakın.
Çocuklarınıza
işte bunları öğretiyorsunuz.

Modern Ailelere Bilgece Öğütler
William Martin

28 Eylül 2011 Çarşamba

KARATAY TİPİ BESLENMEDE ÖRNEK MENÜLER

SABAH (HER SABAH) (07.00-09.00 ARASI)

  • Az pişmiş 2 adet yumurta
( yumurtayı omlet ya da haşlanmış olarak tüketebiliyorsunuz fakat çok pişirmemek gerekiyor. yumurta çok pişirildiğinde trans yağ üretiyor. Hazır lop, rafadan, az pişmiş pastırmalı omlet, menemen vb.)
  • Bir avuç içiniz kadar tuzlu peynir. 
(diyet, light olmayacak. Bildiğiniz lezzetli peynir)
  • Az tuzlu 8-10 adet zeytin
(üzerine zeytinyağ,limon ve baharat eklenebilir)
  • Bir çay bardağı yeni kırılmış ceviz.
  • Domates,salatalık,biber,nane,roka vb. aklınıza gelen her türlü çiğ sebze ve otlar serbest.
  • Çay ya da süt.
ÖĞLE YEMEĞİ (HERHANGİ BİR SEÇENEK TEK ÖĞÜN İÇİNDİR)(13.00-14.00 ARASI)
  • Etli ya da zeytinyağlı sebze yemeği
  • 3-5 kalem pirzola,biftek,bonfile, kuzu kapama vb.
  • Balık (kızartma olmayacak)
  • Döner, kebap ya da diğer kebap türleri. 
  • Her türlü mercimek yemeği
  • Semizotu
  • Enginar,kereviz,lahana veya pırasa yemeği
  • Karnıyarık,imambayıldı,patlıcan kebabı,yaprak sarma,dolma
  • Kuru fasulye
  • evde pişen her türlü çorba (hazır çorba olmamak kaydıyla)
EK OLARAK ŞUNLAR TERCİH EDİLEBİLİR:
Salata, yoğurt,cacık,geleneksel evde yapılan turşu

DİKKAT: Kesinlikle ekmek, pilav, patates hiç bir yemeğin yanında tüketilmeyecek.

AKŞAM YEMEĞİ (18.00-19.00 ARASI)

Öğlen menüsünden biri seçilebilir. Fakat akşam yemekleri en geç 19'da yenilmeli ve bir daha bir şey yememeli. Leptin hormonunun salgılanabilmesi için.

DİKKAT EDİLECEK NOKTALAR YA DA ÖZET:
  • Karatay Beslenme Tipinde önemli olan pilav, patates ve ekmekten tamamen uzaklaşmak. Bulgur daha masum,
  • Akşamları 19.00'dan sonra bir şey yememek,
  • İsterseniz ara öğün yiyebilirsiniz, uygun yiyecekleri kullanamak,
  • Hazır gıdaları hiç bir şekilde tüketmemek,
  • Şekeri tamamen unutmak,
  • Hareket etmek, spor yapmak,
  • Kızartmadan uzak durmak,
sağlıklı bir yaşama ve göbeksiz, basensiz bir vücuda sahip olmaya yetiyor.

MODERN AİLELERE BİLGECE ÖĞÜTLER

.... Çocuklarınıza yaşamdan söz edebilirsiniz,
Ama sizin sözleriniz, yaşamın kendisi olamaz.
Onlara gördüklerinizi gösterebilirsiniz,
Ama sizin gördüklerinizle onların gördükleri ilelebet farklı olacaktır.

... Çocuklarınıza belli şeylerin iyi olduğunu,
Öğrettiğinizde,
Geri kalan her şeyin kötü olduğunu
Düşüneceklerdir.
Belli şeylerin güzel olduğunu öğrettiğinizde,
Başka şeylerin çirkin olduğunu göreceklerdir.

... Çocuklarınıza koyduğunuz kurallara dikkat edin,
Kurallar, sorumluluklarını götürür.
Çocuklarınıza verdiğiniz ödüllere dikkat edin.
Cezalar, güveni götürür.

... Çocuklarınızın başarılarını sürekli,
Büyük atletlerin, sanatçıların, ünlülerinkiyle kıyaslarsanız,
Kendi güçlerini kaybederler.
Onları başarı ve zenginlik için zorlarsanız,
Aldatmayı ve çalmayı öğrenirler,
Beklentilerinizi karşılamak için.

Onlara başarmayı öğretirseniz,
Asla tatmin olmazlar.
Onlara memnuniyeti öğretirseniz,
Her şeyi başarırlar.

... Kendi yaşamınızda,
Dingin ve keyifli,
Memnun ve huzurlu olun,
Bu sizin en büyük mirasınızdır.

(Tanıtım Bülteninden)


27 Eylül 2011 Salı

Gıdaların Gİ Değeri


  • PROTEİNLER:
Et:0
Balıklar:0
Yumurta:0
Peynir:0
Yoğurt:0
Süt:0
Ayran:0

  • SEBZELER:
Sebzeler çiğ ve pişmiş hallerinde farklı değerlere sahiptir. 

Lahana,Karnabahar,Brokoli (Her türlüsü): 0
Enginar,Kereviz :0
Patlıcan,Kabak,Biber:0
Salatalık,Domates,Kuru Soğan,Marul :0
Taze Yeşil Fasulye: 48
Turp, Yer Elması :15
Çiğ Havuç:40 Haşlanmış havuç:70
Çiğ Lahana: 15 Pişmiş Lahana:40
  • BAKLAGİLLER(PİŞMİŞ):
Yer Fıstığı:0
Kuru Fasulye ve Barbunya: 30
Kuru Bakla:79
Mercimek :30
Kuru Börülce: 30
Nohut:42
  • KURUYEMİŞLER
Badem:0-15
Ceviz:0-15
Çiğ fındık:0-15
Çiğ yer fıstığı:0-15
Antep Fıstığı:0-15
Kuru Kayısı:30
Kuru Mürdüm Eriği: 29
  • MEYVELER
Kiraz-Vişne:22
Erik: 24
Greyfurt:25
Şeftali:28
Elma-Armut:40
Çilek-Böğürtlen-Karadut:40
Portakal: 45
Üzüm:53
Kayısı:57

Glisemik İndeks Nedir?

Glisemik İndeks (Gİ) yiyeceğin içindeki karbonhidrat miktarının hesaplanmasıdır. Karbonhidrat içeren bir besinin kana geçtiğinde, insülini yükseltme hızı olarak da düşünülebilir.

  • Yüksek Gİ : 100-70
  • Orta Gİ: 70-50
  • Düşük Gİ: 50-0
İşlenmiş ve rafine edilmiş gıdaların, şekerli ürünlerin Gİ değeri her zaman 100'dür !

Düşük Glisemik İndeksli gıdalar tüketmenin etkileri nelerdir?

  • Tokluk hissi uzun sürer. Sık sık bir şeyler yeme isteği ortadan kalkar.
  • Kan şekeri dengeli olarak yükseldiğinden tatlı krizleri yaşanmaz. Yorgunluk, gerginlik,sinirlilik ortaya çıkmaz. Yemeklerden 1-2 saat sonra acıkma durumu ortaya çıkmaz.
  • Gİ gıdalar uzun süreli tokluk hissi verirler ve Leptin Hormonunun salgılanmasını sağlarlar. Böyle göbek yağları yumuşar ve erir gider :)
Yiyeceklerin Gİ değerleri yeme şekline göre değişir. Örneğin sebzeler pişirildiğinde Gİ değerleri artar çünkü içlerindeki selüloz lifleri parçalanır ve şişerler.

Leptin Direnci Nasıl Kırılır?

1. FİZİKSEL AKTİVİTE.
Karatay'a göre leptin direncinin ilk etkisi bacaklarda görülüyor. Bacaklarda yağlanma başlıyor. Karaciğer yağlanması ve devamında tekerlik gibi göbekler oluşmaya başlıyor. Egzersiz olmadan, fiziksel aktivite arttırılmadan leptin direncinin kırılması ve karaciğer yağlanmasının önüne geçmek mümkün değil. Karatay'a göre "Nasıl daha fazla yürürüm? Daha fazla hareket ederim?" diye sormak gerekiyor. Yürüyüş en etkili egzersiz olarak görüyor.

2. SAĞLIKLI YAĞLARI KULLANMAK.
Saf tereyağı ve soğuk sıkma zeytinyağının yemeklerde istenildiği gibi kullanılmasını öneriyor. Bunun dışındaki yağlar kimyasal işlemden geçtiği için kesinlikle kullanmayın diyor Karatay.

3.İŞLENMİŞ GIDALARDAN UZAK DURMAK.
Doğal, bütün ve bozulmamış gıdaları kullanılmalı, herhangi bir şekilde fabrikaya girmemiş ve kimyasal işlem görmemiş olması gerekiyor.

4.DÜŞÜK GLİSEMİK İNDEKSLİ GIDALAR TÜKETMEK.
Bu maddenin tüm ayrıntılarını bir sonraki yazımda yayınlayacağım için ayrıntıya girmiyorum.

Leptin Hormonu, İşlevleri,Direnci ve Hastalıklar

İnsülin ve Leptin hormonlarının çalışmalarını şöyle özetlenebilir;

İnsülin hormonu; kan şekerinin yakıt olarak kullanılmasını ve kullanılmayan fazla kısmının da trigliserid olarak depo edilmesini sağlar iken, Leptin hormonunun görevi ise depoda birikmiş olan vücut yağlarının enerji olarak kullanılmasını sağlamaktır.

Leptin hormonunu ancak 4-5 saat içinde bir şey yenilmediğinde trigliseridleri (depoda bulunanları) kan şekerine dönüştürerek vücudun ihtiyacı olan enerjiyi sağlar.

Bunun sonucunda da Leptin salgılanmazsa kilo verilemez diyor Karatay. Sık sık, az az yiyerek zayıflamak olmaz diyor. Çünkü sürekli kanda insülin oluşmasını sağlıyormuşuz sık sık yiyerek. Böylece de depodakiler depoda kalıyor ve kandaki fazla insülin de depoya gidiyor. Bundan dolayı da zayıf, şişman fark etmiyor otuzumuzdan sonra göbekler hafiften yol almaya başlıyor diyor. Bu yol sonunda 55-60 yaş arası kadınların çoğunun koca göbekli olmasına neden oluyormuş.

Leptin hormonu en çok derin uykudayken salgılanıyor. Sabah saat 5'e kadar bu hormonun en çok salgılandığı zaman. Bu yüzden geceleri yememek gerekiyor. Doğum sonrasında kilo vermenin güçleşmesinin nedenlerinden biri de bu sanırım. Sürekli olarak gece emzirmek veya mama için uyanmak derin uykuya geçmeye engel oluyor ve leptin hormonu da yeteri kadar salgılanamıyor.

LEPTİN DİRENCİ

Çok tehlikeli bir durum, en az insülin direnci kadar tehlikeli. Eğer ki kilo vermek için leptin daha çok salgılansın diye açlık uzun sürerse ortaya Leptin Direnci çıkıyor.

İnsülin ve Leptin direnci benzer belirtileri veriyor;

Sık sık acıkma
Doyamayacağını düşünme
Sürekli atıştırma ihtiyacı. Özellikle şekerli gıdalar tüketme isteği.

Bu belirtiler var ise leptin ve insülin direnci oluşmuş demektir. Karatay'ın amacı ise bu dirençleri kırmak ve yeniden oluşturmamak.

Uzun vadede Leptin ve İnsülin direnci metabolizmanın bozulmasına ve dejeneratif hastalıklara neden oluyor.

Dejeneratif Hastalıklar ise şöyle;


  • Kilo
  • obezite
  • Karaciğer yağlanması
  • Diyabet
  • Hipertansiyon
  • Kalp krizi
  • TİP II diyabet
  • Felç
  • İnme
  • Kronik artritler
  • Kronik bel ağrıları
  • Kanserler
  • Alzheimer
  • Erken bunama
  • Polikistik meme hastalığı
  • Polikistik over sendorumu
  • Erken adet görme
  • Adet bozuklukları
Bir sonraki yazım, Leptin Direncinin kırılmasının nasıl sağlanacağı ile ilgili olacak.