Sayfalar

25 Kasım 2011 Cuma

Çocuklarımızı El Bebek, Gül Bebek Yapmak!




Duygusal Zeka Neden IQ’dan Daha Önemli? Adlı kitabına Daniel Goleman, doğuştan ve biyolojik olarak sıkılgan olan çocuklar üzerine Jerome Kagan’ın yaptığı araştırmayı alıntılamış. Çocuklarını can sıkıcı tecrübeler yaşamaktan koruyan anneler, büyüdükçe başı korku ile belaya giren çocuklar yetişmesine sebep oluyorlar. Çocuklarını sürekli ve yavaş yavaş dünya ile iletişim halinde olmaya eşvik eden anneler daha cesur çocuklar yetiştiriyorlar. Bu sonuç, çocukların hayatın zorluklarından korunması gerektiğine inanan pek çok ebeveynin düşüncesi ile çelişiyor. Aksine, anne,babaları korkularını yenmesi için onları cesaretlendirildiklerinde biyolojik olarak korkak olan çocuklar bile çok daha iyi sonuçlar elde edebiliyor.

19 Kasım 2011 Cumartesi

Çocuklar Sizin Çocuklarınız Değil



Çocuklar sizin çocuklarınız değil,
Onlar kendi yolunu izleyen Hayat ın oğulları ve kızları.
Sizin aracılığınızla geldiler ama sizden gelmediler ve sizinle birlikte olsalar da,
sizin değiller.
Onlara sevginizi verebilirsiniz, düşüncelerinizi değil.
Çünkü onların da kendi düşünceleri vardır
Bedenlerini tutabilirsiniz, ruhlarını değil.
Çünkü ruhlar yarındadır.
Siz ise yarını düşlerinizde bile göremezsiniz.   
Siz onlar gibi olmaya çalışabilirsiniz ama sakın onları kendiniz gibi olmaya
zorlamayın.
Çünkü hayat geriye dönmez,
dünle de bir alışverişi yoktur.
Siz yaysınız, çocuklarınız ise sizden çok
ilerilere atılmış oklar.
Okçu, sonsuzluk yolundaki hedefi görür.
ve  o yüce gücü ile yayı eğerek ,
okun uzaklara uçmasını sağlar.
Okçunun önünde kıvançla eğilin.
Çünkü okçu, uzaklara giden oku sevdiği kadar,
Başını dimdik tutarak kalan yayı da sever 

                                                                       Halil Gibran

Siz De İyimser Olabilirsiniz...




Açıklama tarzının yetişkinlerin yaşamları üzerindeki etkisi çok büyüktür. Gündelik aksaklıklara tepki olarak depresyon doğurabileceği gibi, büyük bir felaket karşısında esneklik sağlayabilir. Bir insanı yaşamın zevklerine karşı duyarsızlaştırabilir ya da bireyin doya doya yaşamasını sağlayabilir. Kişiyi hedeflerini gerçekleştirmekten alıkoyabilir ya da hedeflerin üzerine çıkması için ona yardımcı olabilir. Diğer insanların onu algılayışını etkileyerek, söz konusu kişinin lehinde ya da aleyhinde çalışmalarına neden olabilir.. Dahası açıklama tarzı insanların bedensel sağlığını etkiler.


Çocukların antenleri, anne-babalarının, özellikle de annelerinin duygusal açıdan yüklü olayların nedenleri konusundaki konuşma tarzlarına sürekli açıktır. Küçük çocukların ilk ve en sık sordukları sorulardan birinin “NEDEN” olması rastlantı değildir. Büyümekle ile ilgili birinci görev, çevredeki dünya, özellikle de toplumsal dünyayla ilgili açıklamalar toplamaktır. Anne ve babaların sabrı tükenip de sonu gelmeyen “Neden?” sorularını yanıtlamayı bırakmalarının ardından, çocuklar aradıkları yanıtları başka biçimde alırlar. Siz kendiliğinizden olaylara açıklama getirirken- ki konuşurken bunu ortalama dakikada bir kez yaparsınız- can kulağı ile sizi dinlerler. Özellikle ters giden bir şeyler olduğunda, yaptığınız açıklamalardaki her bir sözcüğe dikkat ederler. Söylediğiniz şeylerin ayrıntılarını dinlemekle kalmaz, biçimsel özelliklerine de bakarlar. Aktardığınız neden kalıcı mı, geçici mi, özgül mü, yaygın mı, sizin suçunuz mu, bir başkasının suçu mu?

Çocukken annenizin dünya konusunda sizinle konuşma biçiminin, açıklama tarzınız üzerinde belirgin bir etkisi oldu. Bunu yüz çocuğa ve anne babalarına açıklama tarzı anketleri uygulayıp bulduk. Annelerin iyimserlik düzeyiyle çocuklarınki birbirine çok yakındı. Bu erkek hem de kız çocuklar için geçerliydi. Bizi şaşırtan bir bulgu, ne çocukların, ne de annelerin açıklama tarzının babanınkiyle hiçbir biçimde benzer olmamasıydı. Bu da bize, küçük çocukların kendilerine bakan birincil kişinin (genellikle annelerinin) nedenler konusunda söylediklerini dinlediklerini ve annelerinin tarzını benimsediklerini göstermektedir. 

ÖĞRENİLMİŞİYİMSERLİK
DR.MARTIN E.P. SELIGMAN

5 Kasım 2011 Cumartesi

Tanrım...


Tanrım, 
        Beni yavaşlat. 
        Aklımı sakinleştirerek kalbimi dinlendir... 
        Zamanın sonsuzluğunu göstererek bu telaşlı hızımı dengele... 
        Günün karmaşası içinde bana sonsuza kadar yaşayacak tepelerin
        sükunetini ver . 
        Sinirlerim ve kaşlarımdaki gerginliği, 
        belleğimde yaşayan akarsuların melodisiyle yıka, götür. 
        Uykunun o büyüleyici ve iyileştirici gücünü duymama yardımcı ol... 
        Anlık zevkleri yaşayabilme sanatını öğret; 
        bir çiceğe bakmak için yavaşlamayı, 
        güzel bir köpek ya da kediyi okşamak için durmayı, 
        güzel bir kitaptan birkaç satır okumayı, 
        balık avlayabilmeyi, hülyalara dalabilmeyi ögret... 
        Her gün bana kaplumbağa ve tavşanın masalını hatırlat. 
        Hatırlat ki yarışı her zaman hızlı koşanın bitirmediğini , 
        yaşamda hızı arttırmaktan çok daha önemli şeyler oldugunu bileyim...
 
        Heybetli meşe ağacının dallarından yukarıya doğru bakmamı sağla. 
        Bakıp göreyim ki, onun böyle güçlü ve büyük olması yavaş ve iyi 
        büyümesine bağlıdır... 
        Beni yavaşlat Tanrım ve köklerimi yaşam toprağının kalıcı
       değerlerine doğru göndermeme yardım et. 
        Yardım et ki, kaderimin yıldızlarına doğru daha olgun ve daha
        sağlıklı olarak yükseleyim. 
        Ve hepsinden önemlisi.... 
        Tanrım, 
        Bana değiştirebileceğim şeyleri değiştirmek için CESARET, 
        Değiştiremeyeceğim şeyleri kabul etmek için SABIR, 
        İkisi arasındaki farkı bilmek için AKIL ve 
        Beni aşkın körlüğünden ve yalanlarından koruyacak DOSTLAR ver... 
 
 
 
        ( HiTiTLERiN  M.Ö.2000 YILINDAKİ DUVAR YAZISINDAN ALINMIŞTIR. )